Marka hakkına tecavüze ilişkin cezai hükümler

Madde 30- (1) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(3) Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(4) Bu maddede yer alan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(5) Bu maddede yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır.

(6) Bu maddede yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.

(7) Başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara el konulmasını sağlaması hâlinde hakkında cezaya hükmolunmaz.

İlk üç fıkra suç kapsamına giren eylemleri sıralar iken dördüncü fıkra tüzel kişilere uygulanacak yaptırımları düzenlemiştir. Beşinci fıkrada son derece önemli olan tescil vurgusu gereği hukuksal korunmadan ayrık olarak mütecavizin ceza yaptırımına uğraması isteniliyorsa marka tescilli olmalıdır. Bültende yayınlanması ceza yaptırımı adına yeterli değildir. Bunun yanı sıra tescilsiz olan tanınmış marka, haksız rekabet hükümlerine göre korunabilmekteydi. Tescilsiz bir marka söz konusu ise beşinci fıkra gereği mütecavize bir ceza yaptırımı söz konusu olmaz. Son olarak marka hakkının hukuksal korunması, çeşitli anlaşmalar ile uluslararası olarak sağlanabiliyorken mütecavize karşı ceza yaptırımının söz konusu olabilmesi için markanın yalnızca Türkiye’de tescilli olması aranır.

Altıncı fıkra gereği markaya ilişkin suçlar şikâyete bağlanmıştır. Ancak şikâyet süresi adına SMK’de bir süre öngörülmemiştir. Bu durumda TCK’deki şikâyet süresi etkinlik kazanacaktır. TCK 73’te şikâyet süresi 6ay olarak belirlenmiştir. Şikâyetin geri alınması ile dava düşecektir. Suç işaretin kullandığı yerde işlenmiş sayılacaktır. Suçun işlendiği yer bakımından yetkili olan Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi davaya bakmakla görevlidir.[i] Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin olmadığı yerlerde Asliye Ceza Mahkemelerinin görevli olduğunu kabul etmek gerekir.

Ceza mahkemelerinin hukuk mahkemeleri kararlarına etkileri bakımından Marka Tecavüzü ile ilgili bir mahkûmiyet kararı söz konusu ise devam etmekte olan hukuk yargılaması adına marka hakkına tecavüz eylemi artık kesinleşmiştir. Hukuk mahkemesi yargıcı bu aşamadan sonra tazminatın miktarı gibi diğer konulara eğilmelidir. Bunun dışında hukuk yargıcı ceza kovuşturmasını bekletici sorun yapmak zorunda değildir. Ceza yargılaması sonucu beraat kararı alan bir kimsenin, hukuk mahkemesince tazminat ödemekle yükümlü kılınması olanaklıdır.

SMK 153/(1) Sınai mülkiyet hakkı sahibi, hakkına tecavüz eden tarafından piyasaya sürülmüş ürünleri kişisel ihtiyaçları ölçüsünde elinde bulunduran veya kullanan kişilere karşı, bu Kanunda yer alan hukuk davalarını açamaz veya ceza davası açılması için şikâyette bulunamaz. (2) Sınai mülkiyet hakkı sahibi, sebep olduğu zarardan dolayı kendisine tazminat ödeyen kişi tarafından, sınai mülkiyet hakkı sahibinin el koymaması nedeniyle piyasaya sürülmüş ürünleri ticari amaçla kullanan kişilere karşı, bu Kanunda yer alan hukuk davalarını açamaz veya ceza davası açılması için şikâyette bulunamaz.


[i] DÜZGÜN ASLAN Ülgen, “İLTİBAS SURETİYLE MARKAYA TECAVÜZ,” TAAD, Yıl:9, Sayı:36 (Ekim 2018), s.158