Bir kişinin ölümünden sonra malvarlığına ne olacağı konusu, toplumsal ilişkiler bakımından çağdaş bir konu değildir. İlk çağlardan itibaren bu konu, yasal yetkeler tarafından düzenlenmeye çalışılmıştır. Türk hukukunda, cumhuriyet dönemi sonrası mirasın paylaştırılması konusunda önemli değişimler olmuştur. Özellikle kadın-erkek eşitsizliğinin giderilmesi amaçlanmıştır. Her ne kadar eşitsizliğin giderilmesi amaçlansa da günlük yaşam içerisinde; eski hukuk kuralarında bile yeri olmayan, haksız paylaşım biçimleri görülebilmektedir. Bu haksız paylaşım biçimleri erkek mirasçılar için de söz konusu olabilmektedir. Bu yazıda, mirasın paylaşılması ile ilgili olarak genel bilgiler verilecektir. Özünde; konunun uzmanı olan bir avukattan yardım alınması önerilir.
Mirasın Geçmesi
Miras bırakanın ölümü sonrasında malvarlığı, yasal ya da atanmış mirasçılara kendiliğinden geçer. Bu süreçte, mirasçılar miras bırakanın borç ve alacaklarından da sorumlu duruma gelir. Terekenin borca batık olması durumunda bir avukata danışılarak mirasın reddedilmesi akla yatkın olacaktır. Miras bırakanın malvarlığı eş deyişle tereke, devralınmak isteniyorsa sırasıyla; noter ya da mahkemeden mirasçılık belgesi alınması, taşınmaz ve banka varlıklarının saptanması, mirasçıların anlaşması ya da mahkeme kararı ile bölüşümün olması, aşamaları söz konusudur. Bu aşamada şiddetle bir avukattan yardım alınarak miras paylaşımını paydaşların anlaşarak sağlaması önerilir.
Anlaşacak mirasçılar, yasal ya da atanmış mirasçı olabilir. Yasal mirasçılar; altsoy, eş, anne- baba, kardeşler biçiminde sıralanabilir. Atanmış mirasçılar ise vasiyetname ya da miras sözleşmesi ile atanabilir. Kurumlar atanmış mirasçı olabilirler.
Türk hukukunda miras paylaşım sürecinde, zümre-sınıf sistemi benimsenmiştir. Öncelikli sınıftan birileri sağ ise ikinci ya da üçüncü sınıftan kimseler, mirastan pay alamazlar.
Birinci zümreyi kuşkusuz altsoy oluşturur. Çocuklar ve onların çocukları yani torunlar… Bu zümreden yaşayan birileri var ise ikinci ve üçüncü zümreden kimseler mirastan pay alamaz.
Sağ kalan eş, çocuklarla birlikte mirasçı olursa 1/4 oranında paya sahip olur. Anne ve Baba ile mirasçı olursa 2/4 oranında, ölenin kardeşleri ile birlikte mirasçı olursa 3/4 oranında pay alır.
Kuşkusuz bu anlatımlar, vasiyetname gibi herhangi bir ölüme bağlı tasarrufun gerçekleşmediği durum için geçerlidir. Böylesi bir durumda yasal miras payı etkin olur. Ölüme bağlı tasarrufla miras payları düzenlenirken mirasçıların saklı payına zarar verilemez. Bu saklı pay, çocuklar için yasal miras payının yarısıdır.
Kuşkusuz; paylaşım konuları dışında, vasiyetnamenin geçersiz olması gibi birçok sorun karşımıza çıkabilir. Vasiyetname, bütünüyle ölenin el yazısı ile yazılmış olmalıdır.
Ölen kişi, mirasçılardan bir kişi lehine diğer mirasçının saklı payına zarar verecek kazandırma gerçekleştirmiş olabilir. Bu durumda tenkis ya da muris muvazaası nedeniyle tasarrufun iptali davaları açılabilir.
Türk adli dizgesinde (sisteminde) uyuşmazlıklar uzun sürmektedir. Sözü edilen sorunlar dışında yargılama sürecinin uzaması nedeniyle terekeden uzun süre yararlanamama durumu, önemli başka bir sorundur. Konunun uzmanı bir avukattan ne kadar erken yardım alınırsa zarar görme olasılığı o kadar azalır. Yalnızca yardım alan kişinin yararına değil, diğer paydaşların da yararına sonuçlar doğabilir.
Avukat Hasan Hüseyin OKTAY